باب: الخروج
إلى المصلى
بغير منبر.
6. Bayram Namazlarının Kılındığı Musallada Minber Olmaması
حدثنا
سعيد بن أبي
مريم قال:
حدثنا محمد بن
جعفر قال:
أخبرني زيد،
عن عياض بن
عبد الله بن
أبي سرح، عن
أبي سعيد
الخدري قال: كان
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم يخرج يوم
الفطر
والأضحى إلى
المصلى، فأول
شييء يبدأ به
الصلاة، ثم
ينصرف، فيقوم
مقابل الناس،
والناس جلوس
على صفوفهم،
فيعظهم
ويوصيهم
ويأمرهم: فإن
كان يريد أن
يقطع بعثا
قطعه، أو يأمر
بشيء أمر به،
ثم ينصرف.قال
أبو سعيد: فلم
يزال الناس
على ذلك حتى
خرجت مع مروان،
وهو أمير
المدينة، في
أضحى أو
الفطر، فلما
أتينا
المصلى، إذا
منبر بناه
كثير بن الصلت،
فإذا مروان
يريد أن يرقيه
فبل أن يصلي،
فجبذت بثوبه،
فجبذني،
فارتفع فخطب
قبل الصلاة،
فقلت له:
غيرتم والله،
فقال: أبا
سعيد، قد ذهب
ما تعلم،
فقلت: ما أعلم
والله خير مما
لا أعلم،
فقال: إن
الناس لم
يكونوا
يجلسون لنا بعد
الصلاة،
فجعلتها قبل
الصلاة.
[-956-] Ebu Saîd el-Hudrî (r.a.) şöyle anlatır: "Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ramazan ve Kurban bayramlarında namaz için musallaya
giderdi. Onun bayramlarda ilk yaptığı şey namaz'ı kılmak olurdu. Namaz
bittikten sonra ayağa kalkıp insanlara döner ve onlara öğütler verir,
tavsiyelerde bulunur ve bazı emirler verirdi, insanlar da saflar halinde oturup
onu dinlerdi. Hatta askerî birlikler gönderecekse buradan gönderir veya vermek
istediği talimatlar / emirler varsa verir ve sonra giderdi.
Ben Mervân İbnü'l-Hakem'in Medine valisi olduğu günlerde onunla da
bir Ramazan veya Kurban bayramı namazı için musallaya çıktım. Zaten onun zamanına
kadar insanlar Resulullah (sallallahu aleyhi ve Sellem) dönemindeki bu
uygulamayı devam ettirmişlerdi. Fakat namaz kılacağımız yere vardığımızda ne
göreyim; bir minber... Bu minberi Kesîr İbnü's-Salt yapmıştı. Bu şaşkınlığım
henüz geçmemişti ki Mervân'ın daha bayram namazını kılmadan önce minbere
çıkmaya yeltendiğini gördüm. Bunun üzerine hemen elbisesinden tutup onu geri
çektim. Fakat o direnip elimden kurtuldu ve çıkıp namaz kılmadan önce hutbe
îrad etmeye başladı. Ben de ona: 'Vallahi, siz Resul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) zamanındaki uygulamayı değiştirdiniz!' dedim. Bunun üzerine
aramızda şöyle bir konuşma geçti. O: Ebu Saîd, senin bildiğin o uygulamanın
artık bir geçerliliği kalmadı.
Allah'a yemin ederim ki, benim bildiğim bu uygulama hiç bilmediğim
şu uygulamanızdan çok daha hayırlıdır.
Fakat halk namazdan sonra oturup bizi beklemiyor ki, dağılıp
gidiyorlar. Ben de bu yüzden hutbeyi namazın önüne aldım!
AÇIKLAMA: Bu rivayette söz konusu edilen musalla,
Mescİd-İ Nebevî'nin kapısından itibaren bin zira' uzaklıkta bir yerdir.
(Namaz bittikten sonra ayağa kalkıp insanlara döner) İbn
Hüzeyme'nin naklettiği bir rivayette bu ifade ''Bayram gününde ayakları
üzerinde durup hutbe okudu" diye geçmektedir. Bu rivayet de Resulullah
(s.a.v.) zamanında musallada minber bulunmadığını göstermektedir. Ayrıca Ebu
Saîd'ten nakledilen rivayette geçen "Zaten onun zamanına kadar insanlar
Resulullah (s.a.v.) dönemindeki bu uygulamayı devam ettirmişlerdi" cümlesi
de buna işaret etmektedir. Bu ifadelerden anlaşılan şudur: Musallada minber
bulundurma uygulamasını ilk başlatan Mervân'dır.
Ebu Saîd, Mervân'ı elbisesinden tutup çekerken hutbeden önce
namazı kıldırmasını sağlamak istemiştir.
"Fakat halk namazdan sonra oturup bizi beklemiyor ki,
dağılıp gidiyorlar. Ben de bu yüzden hutbeyi namazın önüne aldım!"
cümlesinden anlaşıldığı kadarıyla Mervân bu uygulamayı kendi içtihadına
dayanarak başlatmıştır.
Hadisten Çıkan
Sonuçlar
1. Hutbe okunması için minber inşa etmek mümkündür. Zeyn
İbnü'I-Müneyyir şöyle demiştir: "Musallada kullanılacak minberin ahşaptan
değil kerpiçten dayanıklı malzemelerden yapılmasını daha uygun bulmuşlardır.
Çünkü bu minber açık arazide herhangi bir koruma söz konusu olmaksızın
bırakılacaktır. İşte minberin dayanıklı malzemelerden yapılması sökülüp
götürülmesini de engelleyecektir. Fakat caminin içindeki minberin ahşap
malzemeden yapılması durumunda buna benzer endişeler taşınmaz."
2. Musallada hutbe îrad ederken minbere çıkmaktansa ayakta durup
halka hitap etmek daha iyidir. Açık alan olan musalla İle kapalı bir mekan olan
mescit arasında bu bakımdan farklılık söz konusudur. Zira açık alanda ayakta
duran imamı cemaatteki herkesin görmesi mümkündür. Halbuki kapalı bir alan olan
mescitte cemaatin imamı görmemesi ihtimal dahilindedir.
3. Bayram namazları için musallaya uygun bir açık alana çıkılır.
4. Bayram namazları zorunluluk bulunmadıkça mescitlerde
kılınmaz.
5. Âlimler yöneticileri sünnete aykırı tutum ve davranışlarını
gördükleri.zaman uyarmakla mükelleftir.
6. Alim bir kimse verdiği bilginin haberin doğru olduğunu pekiştirmek maksadıyla
yemin edebilir.
7. Dinin hükümlerinin tam olarak ortaya çıkması için karşılıklı
görüşme yapmak gerekebilir.
8. Hâkim'in devlet Başkanı veya üst düzey yöneticinin muvafakat
etmediği durumlarda bir Âlim daha evlâ/üstün ve iyi olan uygulamayı terk
edebilir. Çünkü Ebu Saîd, Mervân'ın uygulamasına karşı çıktığı halde hutbeyi
dinlemiş ve ayrılıp gitmemiştir.
9. Bayram günü namaza hutbeden önce başlamak namazın sıhhat
şartlarından değildir" diye bir hükme de işaret edilmiştir. Allah her
şeyin en doğrusunu bilir.
Zeyn İbnü'l-Müneyyİr konuyla ilgili olarak şu açıklamalarda
bulunmuştur: "Ebu Saîd Resuİullah (s.a.v.)'in bayram namazlarındaki
uygulamasını söz konusu sıranın mutlaka takip edilmesi gerektiği şeklinde
anlamıştır. Halbuki Mervân'a göre bu sıra evlâ olandır, mutlaka takip edilmesi
gerekmez. Nitekim evlâ olan uygulamayı terk ederken de gerekçe olarak halkın
değişen tutumunu göstermiştir. İşte bu yüzden bayram namazının temel sünneti
olan hutbenin dinlenmesini sağlamak maksadıyla namazın şartlarından olmayan söz
konusu sırayı değiştirmiştir. Her şeyin en doğrusunu sadece Allah bilir.
10. Bayram namazları için uygun olan boş bir alana çıkmak
müstehaptır ve böyle bir alanda bayram namazlarını kılmak mescitte kılmaktan
daha faziletlidir. Zira Resul-i Ekrem (s.a.v.) kendi mescidinin faziletine
rağmen bayram namazlarını daima musallada kılmıştır.
İmam Şafiî, el-Ümm adlı eserinde: "Bize ulaştığına göre,
Resulullah (s.a.v.) bayram namazları için Medine'deki namazgaha giderdi. Ondan
sonra da yağmur gibi zorunlu durumlar dışında bu uygulama devam ettirildi.
Mekke dışında bütün İslâm beldelerinde uygulama böyledir" demiş ve bunun
gerekçesini: "Mekke mescidi çok geniştir ve Mekke çevresinde uygun alanlar
yoktur" diye açıklayarak sözlerine şöyle devam etmiştir: "Bir şehir
kurulur ve bu şehirde halkın tümünü alabilecek kadar geniş bir mescit inşa
edilirse bana göre orada bayram namazları için musallaya çıkmaya gerek yoktur.
Fakat buradaki mescit yeterince geniş değilse, halkın mescitte bayram
namazlarını kılması mekruh olur ama kılacak olurlarsa iade etmeleri
gerekmez."
İmam Şafiî'nin bu açıklamalarını esas aldığımızda musallaya
çıkma hükmünün gerekçesinin mescidin geniş olup olmaması ile bağlantılı olduğunu
anlarız. Dolayısıyla musallaya çıkma hükmünün gerekçesi bizatihi "namaza
çıkma olgusu" değildir. Çünkü burada asıl sağlanmaya çalışılan hedef
halkın toplanmasıdır. Bu hedef mescitlerde gerçekleştirilebiliyorsa bayram
namazlarının mescitte kılınması daha uygun olacaktır.